Start of Main Content

Kathrin Meyer

AGİT’in antisemitizm danışmanı olan Kathrin Meyer, öğrenciler için eğitim programları oluşturarak ve Holokost’un hatırlanmasını destekleyerek farkındalığı artırmak için çalışmalarda bulundu.

Deşifre Edilmiş Metin

KATHRIN MEYER: Alman toplumunun büyük bir kesiminde bir çizgi çekip “Tamam, artık önümüze bakalım, bir daha geriye bakmayalım” deme arzusu var.

Şunu söylemeliyim ki bugünkü insan hakkı ihlalleriyle uğraşmayı da, dünyada olan bitenlere bakmayı da unutmamalıyız. Bu anıyı mutlaka canlı tutmalıyız ve bence bunu yapmak Almanların sorumluluğu.

DANIEL GREENE: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ya da kısa adıyla AGİT, Kathrin Meyer’i 2004 yılında antisemitizm danışmanı olarak işe aldı. Meyer, AGİT’te görev yaparken, öğrenciler için eğitim programları oluşturarak ve Holokost’un hatırlanmasını destekleyerek antisemitizm farkındalığını artırmak için çalışmalarda bulundu. Meyer bugün, Uluslararası Holokost Eğitimi İşbirliği Görev Gücü’nün yönetici sekterliği görevini yürütüyor.

Oliver ve Elizabeth Stanton Vakfı’nın cömert destekleri sayesinde sizlere sunabildiğimiz, Amerika Birleşik Devletleri Holokost Anı Müzesi’nin ücretsiz podcast dizisi Antisemitizm Üzerine Konuşmalar programına hoş geldiniz. Ben, Daniel Greene. Günümüz dünyasında antisemitizmin ve nefret etkisinin pek çok yolunu sizlere yansıtmak üzere iki haftada bir konuk davet edeceğiz. Holokost Anı Müzesi’ni ziyaret etmek üzere Washington DC’de bulunan Kathrin Meyer sizlerle.

KATHRIN MEYER: AGİT, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’dır. İştirakçi devletler kendilerini antisemitizmle savaşmaya adarlar. Çünkü antisemitizmin demokrasiye, medeniyete ve bölge güvenliğine tehdit oluşturduğunu kabul etmişlerdir.

Azınlık hakları korunmuyorsa, insanlar dinî, etnik, kültürel nefret ya da önyargı yüzünden sokaklarda, bir araya geldikleri yerlerde, okullarda saldırıya uğruyorsa nedeni, bu örneklerin yayılmasıdır.

2006 yılına ait en son nefret suçu raporumuza bakarsanız bazı ülkelerde pek çok okulda arkadaşlarının saldırısına uğrayan ve polis tarafından korunması ya da okul değiştirmesi gereken öğrenciler olduğunu görürsünüz.

Örneğin Almanya’da insanlara karşı, çok popüler bir hakaret kelimesi olan “Jude”nin, yani “Yahudi”nin de kullanıldığını görüyoruz.

Bu, spor karşılaşmalarında kullanılan hakaret kelimeleriyle de bağlantılı bir ifade. Çoğu Avrupa ülkesinde klasiktir, örneğin yanlış ya da beğenilmeyen bir karar verdiğinde hakeme “Yahudi” derler. Irkçılık ve antisemitizm, özellikle Avrupa futbolunda çok büyük bir sorun.

Hatta Almanya’da, rakip takımın taraftarlarını doğrudan Auschwitz’e götürecek bir metro hattı kurmaktan bahseden ünlü bir şarkı bile var. Ve binlerce, on binlerce insan bu şarkıyı söylüyor.

Bu fenomen, bazı Avrupa ülkelerindeki öğretmenlerin Holokost’u öğretmek istememe nedenlerinden biridir. Çünkü hem sınıfta bu tür yorumlar yapılmasını istemiyorlar, hem de bu konuya nasıl değineceklerini ve ne yapacaklarını bilmiyorlar. Ama bir noktada bu döngüyü kırmak zorundayız.

Almanya’nın, Bergen Belsen toplama kampına çok yakın, küçük bir kasabasında büyüdüm. 1970–1980’li yıllarda okula başladığımda toplama kampını ziyaret etmek, okullarda zorunluydu ve Holokost eğitimi müfredatımızın bir parçasıydı. Galiba bu, atalarımın geçmişine ilişkin kimliğimin çok güçlü bir parçası oldu ve bu konuda bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim.

15, 16, 17 yaşlarında Avrupa’yı gezerken Alman olduğumu söylemekten hep utandım. Ama bu alanda çalışmaya başladığımdan beri geçmişimizle yüzleştiğimi hissediyorum. Korkularla yüzleşilirse ve hesaplaşılırsa hakkından gelinebileceğini hissediyorum. Ve bence geçmişin en kötü anlarıyla bile yüzleşmek ve bununla hesaplaşmak, bir toplum için çok sağlıklı bir davranış.